Çarşamba, Mart 13, 2019

Kavak inciri reçeli...














Kavak incirleri tezgahlarda boy gösterince, çok işinize yarayabilir:) muhteşem lezzet

Kavak incirleri, hakkettikleri itina ile kışlık rafta yerini aldı😉😉😉😉
Tarif isteyen dostlarım ve küçük kuzularım için tarifini aşağıya yazıyorum.
1 kg kavak inciri ( tam olgunlaşmamış hafif sert olmalı )
900 gr toz şeker
1/2 su bardağı su. Eğer incirler olgunsa, 1/3 bardak yeterli
1 Avuç hibiskus Nam-ı diğer nar çiçeği hani şu çayını şerbetini yaptığımız, bir tutam kuru reyhan, birkaç karanfil ve 2-3 kabuk tarçın.
1 tatlı kaşığı tereyağ😉😉
Kavak incirleri, ölçülü şekeri ile bir gece bekletilir. Sulandığında, incirler usulca şekerli suyundan alınır, tülbente ya da tüle bağladığımız, hibiskus, reyhan tarçın, karanfil şekerli suya eklenir. Yarım bardak sıcak su da eklenerek kaynatılır. Su,  eklenen kuru çiçek ve otların rengini alacaktır. Kaynayan şerbete, incirler eklenir ve ince bir tahta çubuk aralarına dikkatlice sokularak karıştırılır. Göz göz kaynayınca altı kapatılır. Bundan sonra soğutup, kaynatılmak üzere iki evre daha tekrarlanır. Kaynama süreleri 5-7 dakika arasında olmalıdır. İkinci kaynatmada yarım limon suyu, üçüncü kaynatmada iki leblebi tanesi kadar limon tuzu eklenmelidir. Afiyet olsun yapacak olanlara💐💐💐💐

Perşembe, Şubat 28, 2019



Reçel mevsimi açılmıştır. Eskiden reçellik meyveler “elveda” demeden, çıkar çıkmaz, fiyatı ile el yakma dönemini aşınca, tencereye girerdi. Artık her sebze, meyve her zaman var. Acele etmedim. Gözüm semt pazarında, minicik patlıcaları aradı ve buldu bu hafta😂 veeee kavanozlanmak üzere hazır. Kireç kaymağında yattı bir gece sonra da, lohusa şerbeti yaptığımız şekerle şıralandı😉😉😉 Yazdan kalma... kireç kaymağında reçeller #tbt oldu galiba

Pazartesi, Şubat 25, 2019

Limonlu kurabiye ve poğaça...



Hem limonlu, hem çatlak, dışı kıtır... içi yumuşak...😉😉 böyle bir kurabiye işte... ruhu dinlendirmeye devam... 😊😊limonun katkı sağladığı herşey mi müthiş olur?

Pazar, Mayıs 22, 2016

Yoğurtlu Semizotu ve Fellah Köftesi... Mutfakta terapi zamanı...






                        Tam okul günlerimden kalma bir pazar günüydü... Hani, şu ertesi gün okul olduğunu bildiğiniz ama kendinizi yorgun hissettiğiniz, sınavınız vardır ama, içinizden çalışmanın gelmediği... işte tam o cinsten... Doluya koyarsınız almaz, boşa koyarsınız dolmaz...
                        Televizyonu açsanız hayır bir haber yok, küçük kuzu bile günden etkilenmiş, birisi parmağını değdirse ağlamaya başlıyor ve susmuyor...
                         "Yarabbim bu ne ağırlık" dedim ve attım kendimi mutfağa doğru. Kuzunun annesi geçen gün yediği bir yemekten bahsetti. "Müthişti" diyerek aklıma kazıyıverdi. Anlattığı yemek bizim bildiğimiz fellah köftesi.:) Neden fellahtır onu da bilmem hani... Bizim Hatayımızda çokça yenir ve baharatlı karışımları sevenler gayet iyi bilir. Kestirmeden bulgur köftesi işte:)))
                          Benim ufak kuzu, kısırı sever. Blogda sıkça bahsetmişimdir. Onu seven bunu da sever:) dedim ve mutfakta aldım soluğu, ağzıma da bir şarkı dolaştırıverdim.:)) İşte birkaç zaman, kafamdaki tilkilere istirahat molası verdim.:))
                          Bir marifeti yok arkadaşlar. Köftelerin küçük oluşu, biraz zaman alıyor ancak; yerken harcadığınız zamanı size katlarıyla lezzet olarak iade ediyor.
                          Yapacak olanlara şimdiden afiyet olsun.

Gerekli malzemeler:

Köftesi için:
- 1 su bardağı ince bulgur
- 1+1/2 yemek kaşığı irmik
- 1+1/2 yemek kaşığı un
- 1+1/2 yemek kaşığı biber domates salçası ( ben Antep lezzetini kullanıyorum)
- 1 yumurta
- 1+1/2 su bardağı sıcak su
- Tuz
- 1 tatlı kaşığı (silme)kimyon

Sosu için:
- 1 yemek kaşığı tepeleme biber domates salçası
- 1 olgun domates rendesi
- 2 diş sarımsak
- 1/2 çay bardağı sıvı yağ
- tuz
- Yarım su bardağı (köftelerin haşlama suyundan)

Haşlama suyu:
- 1+1/2 litre su
- Tuz
- 1 yemek kaşığı limon suyu
- 1 yemek kaşığı sıvı yağ

Üzeri için:
- Kırmızı biber ve yağ (yakılmış)

Yapılışı:
* Bulgur, irmik, tuz bir tencereye koyulur. Üzerine sıcak su ilave edilerek 15-20 dakika bulgurların şişmesi beklenir.
* Şişen bulgurların üzerine, un, salça, yumurta, kimyon ilave edilerek özdeşleşene kadar yoğurulur.
* Yoğurulan hamur 10 dakika dinlendirilir ve nohuttan az büyük parçalar alınarak, küçük köfteler yapılır.
* Haşlama suyu, tüm malzemeleri ilave edilerek kaynatılır.
* Köfteler içine atılarak haşlanır. (haşlama suyunu dökmeyiniz)
* Sos için;
* Rendelenen sarımsakla, diğer malzemeler birleştirilir, haşlama suyu ile inceltilir ve koyulaşana kadar pişirilir.
Tabağın hazırlanması:
* Yıkanmış ve kurutulmuş semizotları tabağa yerleştirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt gezdirilir.
* Haşlanan köfteler, hazırlanan sosun içine karıştırılarak, yoğurtlu semizotlarının üzerine serilir.
* Üzerine bir tatlı kaşığı pul biberle yakılmış yağ gezdirilir.

AFİYET OLSUN.

Cuma, Mayıs 06, 2016

Magnolia mı? :))) Nilgün yorumuyla muhallebi mi?






                       Efendimmm:)) 29 Mart da. paylaşmışım son yazımı. Kuzumun yaş günüymüş. "Neredesin" diye soracak olursanız? "Ülkenin karanlık gündeminde kayboldum" diyebilirim. Üzgünüm, şaşkınım ve huzursuzluklarım var. "Elle gelen, düğün bayramdır" derdi annem. Ancak; bu defa elle gelenin, ne olacağı belli değil.
                      Yıllarca didinip, geleceklerini inşa ettiğim çocuklarıma mı üzüleyim? yoksa Doğu Anadolu'da yitip giden gencecik canlara mı? Babasız kalan küçücük çocuklara mı? Evladını kara toprağa teslim eden ailelere mi?
                       Keyfim kaçtı arkadaşlar hemde fazlasıyla... Bunca düşüncenin arasında, mutfağa girsem bile, fotoğraflamak içimden gelmiyor... Fotoğraflasam, yazmak... Anlayacağınız; mutfağımdan değil ama blogdan biraz uzaklaştım. Halbuki; bu pencere bana çok iyi geliyordu. Keyfimi kaçıranlara sesleniyorum... Keyfiniz benden daha fazla kaçsın inşallah!!!
                       Peki! bu gün ne oldu da buradayım? Bir kız kardeşim var. Aynı anne babanın evlatları değiliz. Üstelik yüzünü hiç mi hiç görmedim:) Ancak; uzaktan uzağa haberleştiğimiz halde, benim ruh halimi sezen ve birkaç satırla beni kendime getiren bir kız kardeş:))
                       Sevgili Öznur, vaziyeti ahvalim tam da böyledir.:)) Senin yazını okuduğumda, son yazımdan sonra, kocaman bir nisan ayını devirmiş, mayıs ayından da hatırı sayılır günleri harcamış bulunduğumu farkettim:) Bu arada o kocaman nisan ayında 4 Nisan kardeşimin ölüm yıldönümü, 16 Nisan babama "elveda" dediğim gün ve ne yazık ki, bunca kayıp tarihlerinin buluştuğu bu ayda ben de 60 yaşıma basıp, belediyeden "indirimli kart" hakkımı kapmış bulunuyorum.:)))
                        Sevgiler kucak dolusu hepinize...

Madem ki buradayım, Eh! bari bir de puding tarifi verip kaçayım...

Magnolia Bakery's Banana Puding' i benim yorumumla çilekli bir puding haline geldi...:)

Bir gün de gerçek Magnolia Banana Puding yapıp yayınlayacağım inşallah...

Gerekli Malzemeler.

- 1 litre süt
- 2 yumurta
- 11 yemek kaşığı toz şeker
- 8-10 damla acı badem aroması
- 3 Yemek kaşığı tereyağ (yaklaşık 75 gr)
- 3 yemek kaşığı un
- 4 yemek kaşığı mısır nişastası
- 1 paket sade toz krem şanti

Arası için,
- 10 adet bademli kurabiye (rondodan çekilecek) daha önce yaptığım ve şekillerini beğenmediğim için buzlukta bekleyen kurabiyelere başvurulmuştur:)))) Siz bisküvi kullanabilirsiniz.
Üzeri için: Çilek, toz Antep, ve çilekli soğuk jöle

Yapılışı:

* Toz Krem Şanti haricindeki tüm malzeme, derin bir tencerede, tel çırpıcı ile çırpılıp, muhallebi
kıvamına gelene kadar pişirilir.
* Muhallebinin ilk sıcaklığı çıktıktan sonra, blender ile çırpılarak ılıtılır.
* Ilınan muhallebiye, toz şanti ile edilerek çırpılmaya devam edilir.
* Rondodan çekilen bademli kurabiyeler, kurabiye + muhallebi sıralaması ile kuplara koyulur.
* Üzeri çilek ve toz Antep fıstığı ile süslenir.

AFİYET OLSUN...

Perşembe, Mart 17, 2016

Kuzum 5 yaşında... O büyüyor...


Elsa Pastamız...













Elsa Kıyafetimiz...





Okulda...




Babaannemiz ve dedemizin evinde:) bizim küçük ailemiz...


                   Can kuzum, daha dün gibi hastanede seni ve anneciğini bekleyişim. Hala, o anda hissettiklerimi, gözyaşı dökmeden anlatamıyorum. Seni görüp, anneciğini merak edişim, onu da gördükten sonra da, hanginize bakacağımı şaşırıyor olmam...
                    Anlatılmaz, yaşanır ya bazı duygular, işte tam öylesi... bu yıl ne programlar yaptık kuzum. Ama ülkemiz öylesine karanlık günlerden geçiyor ki, çoğunu iptal ettik, bir çoğunu da hiç yapmama kararı aldık. Ama; sen o kadar küçücüksün ki bebeğim, daha hırslarına yenik düşen kötü yüreklerin, ailelerinden kopardığı canları anlayamayacak kadar küçük...
                   Dilerim Tanrıdan, yaşamın; kötülüklerin olmadığı, her zaman kağıtlara çizdiğin ve boyadığın gökkuşağı kadar renkli, berrak ve sonsuz olsun.:) Bu kara günlerin, en aydınlık görüntüsü sensin bebeğim. Bu blog hem sana hem de teyzen ile annene başvuru köşesi olduğu gibi aynı zamanda benim zaman zaman yazdığım günlüğüm ve anılarım.
                  İşte bir 16 Mart da böyle geçti canımcığım... Dilerim bir sonraki, 16 Mart, doyasıya kutladığımız yeni yaşının ilk günü olsun... Seni seviyorum bir tanem. Hem de canımdan çok...

                   Elsa kıyafetini ve Elsalı pastanı da benim buradan ulaştığım ve neler yaptığımı takip eden, güzel arkadaşlarıma fotoğrafladım.

Pazartesi, Şubat 15, 2016

"Aşıkları taçlandırmalıyım" dedim :))) Ve... Bu pasta çıktı ortaya...








                   "Aşk emek ister" diyorlar.  Yorum yapmak için kendimi fazla yetkili hissetmiyorum, bu nedenle susuyorum:) Ama emek verenleri de tüm kalbimle kutluyorum.:) Kızlarım ve oğullarım, bu sözün hakkını verenlerden, onlar sevdalarına sahip çıkıp, mutlu yaşamlarını kurdular. Bana da onları kutlamak kaldı tabii:) Üstelik en büyük aşkım torunumu da kazandırdılar:)) Herkes nasibini fazlasıyla aldı anlayacağınız.:)) 14 Şubat Sevgililer Günü, benimkiler için fazla revaçta bir gün değil. Onlar; her gün sevgililer günüdür kafasında çocuklar.:))) Fazla realist bir yaklaşım ama ne yapayım ki; armut dibine düşüvermiş:)) Sabah havayı güzel görünce, Pendik Marina da aldık soluğu, açık hava, güneş ve güzel bir kahvaltı sofrası ile günümüzü aydınlattık. Sonra bir kahve ve her pazar yaptığımız gibi birer koltuk kapmaca ve televizyon karşısında dinlenmece...:) Peki ya kutlama yok muydu? diye soracak olursanız. Bu günün klasiği pastamız hazırlandı ve 15 Şubat gecesi için kesilmeyi beklemekte:))) Nice yıllarınız olsun birlikte, mutlu ve keyifli... Seviyorum sizi katma değerlerim:)))