Pazar, Ocak 25, 2015

Poğaçalar sıcak sıcak...Ve; Kuzucuğum ilk karnesini aldı...:))


Poğaçaların dumanı üstünde...




Eh! bir de çörek var. Onun da hamuru portakal kabuğu rendeli...



Bir de kuzu var:))) Elinde karnesiyle. Buna pudra şekeri mi yoksa tarçın mı serpip yemeliyim bilemedim:))



               Can dostlar; camın önünde karne beklemeyeli çok uzun yıllar geçmiş.:)) İlkokulda veli eşliğinde verilen karneler daha sonra, yaşlar büyüdükçe kendi kendine alınır olmuştu:) Kendilerini veli korumasında hissetmek istemeyen çocuklarımızın, ergenlik çağı hikayeleri oldukça komiktir. Benim yaşıtlarım yaşamıştır ve iyi bilirler. Bu defa başka bir pencereden bakıyorum...Torunumun karnesini bekledim efendim...Sonunda; göğsünde kırmızı kurdelesi, elinde bir tomar karnesiyle çıkageldi:)) Kapıdan içeri girdiğinde sanki daha büyümüştü...Daha dün gibi onu kucağıma verdikleri gün...Zaman çok acımasız, akreple yelkovan birbirini takip etmekten asla yorulmuyor... Ve birileri büyürken, birileri aldığı yaşlarla yaşlanıyor. Olsun varsın; sağlıkla, nice karnelerini, güzel günlerini, koca koca diplomalarını hatta gönlünü çalacak delikanlıyla, gelinliğini giymiş el sallarken hallerini görmek istiyorum. :) Hayat böyle bir şey işte... Hep isteyip duruyoruz. Tanrı mutlaka duyuyordur sesimi, ne kadar gönülden istediğimi, mutlaka bana hak tanıyacaktır diyorum.:))
                Burada; çok genç henüz anne olmuş, anne olmak için vakit saymakta olan ya da  çiçeği burnunda evli olan çok arkadaşım oldu. Tabii ki aynı yaşlarda olduğum arkadaşlarım da var.:) Hepinize, öncelikle evlatlarınızın ve onların evlatlarının iyi günlerini görün demek istiyorum.
                Cemroşum karne getirecek ya, sabah giderken çörek ve poğaça siparişini de unutmadı.:)) Ben de yapmışken sizinle paylaşayım dedim:))
                 Bu aralar özel nedenlerimiz ve benim gezentiliğim nedeniyle:))) Bloger arkadaşlarımı çok ihmal ettiğimin farkındayım ama havanın güzelliği beni vurdu arkadaşlar, sabah sırt çantamı taktığım gibi, eşofman ve spor pabuçlarımla düşüyorum yollara...Allah nereyi kısmet ederse oralarda oluyorum.:)) Sizinle paylaşacak o kadar güzel şeyler biriktiriyorum ki...:) Beğeneceksiniz sanıyorum. Güneşli günler maceralarımla yakında karşınızda olurum.:)) AFFEDİN LÜTFEN.

Peynirli poğaça için gerekli malzemeler:

- 1 Yumurta sarısı
- 1 Çay bardağı yoğurt
- 1 Çay bardağı Zeytinyağı
- 125 gr Becel (tereyağ tadında)
- 1 paket mahlep ve susam aromalı kabartma tozu
- 1 tatlı kaşığı ince pul biber (Silme)
- 1 tatlı kaşığı kuru nane
- 3 +1/2 Su bardağı un

İç malzemesi:

- 1 yumurta akı
- 1 çorba kaşığı ince doğranmış dereotu
- 150 gr beyaz peynir

Üstüne sürmek için, bir yumurta sarısı, susam ve çörek otu.

Yapılışı:

* Yumurta sarısı, yoğurt, zeytinyağı ve oda ısısındaki Becel (tereyağ tadında) bir kapta karıştırılır.
* Kabartma tozu ve un, elenerek sıvı karışıma eklenir.
* Pul biber ve nane de eklenerek yumuşak bir hamur tutulur.
* Hamur yarım saat kadar dinlendirilir.
* Tezgaha biraz un serpilip, hamur 1 cm kalınlığında açılır.
* Bir su bardağı ağzı ile kesilir ve içine peynir karışımı koyularak, ağzı kapatılır.
* Poğaçaların açılmaması için, kapatılan yeri tepsiye gelmek üzere yerleştirilir.
* Üzerine, yumurta sarısı, susam ve çörek otu serpilerek, 175 derece önceden ısıtılmş fırında pişirilir.
               
AFİYET OLSUN:)

Çarşamba, Ocak 21, 2015

Salı, Ocak 20, 2015

Acil Durum Pastası...:))

Hemen...Acele  tarafından...Lezzetli...Malzemesi el altında bulunan...:))))

İşte tüm bunlara cevap veren kareler...




                            Dolaba bakacaksınız, ne var ne yok...Acele pasta gerekiyorsa sofranıza, biraz  şu hamuru (pate a choux) su, yağ,un,yumurta...:)) Biraz pastacı kreması, yine; yumurta süt, un, mısır nişastası, tereyağ...:) Biraz çikolata ...Biraz da kiraz şekerlemeniz varsa...İşte size acil durum pastası:))
                           Üzerine sos dökerseniz profiterol olur. hamur torbasıyla,ince uzun sıkarsanız ekler olur.:)) Üzerine karamel ve badem krokan dökerseniz:))))) Sormayın sakın! benim en sevdiğim olur.:)) İçine değişik kremalar koyup, Balkanik pastanın ortasına döşerseniz:) En soylusundan Balkanik Pasta olur.... olur da olur yani:) Her derde ve duruma deva bir hamur:))) Hatta tatsız olduğu için içine peynirli karışımlar doldurarak tuzlu üretime de razı bir hamur...:)
                         Bu gün misafirimizi ağırlayalım, yarın tarifi vereyim olur mu? Olur...Olur:))
                         Sevgiler hepinize.
                       

Cuma, Ocak 16, 2015

Bugün; günlerden "Fındıklı kurabiye"...Yanına da... Mahlepli ve tuzlu ... Haydi buyrun:)



Tatlı tabağımız... Hamurunda, toz fındık olan bu kurabiyenin tam kalbinde gelincik reçeli var:) Bozcaada kulakların çınlasın:))

Baksanıza şu süslülere...


Tırtıl kurabiyelerimin hamurundan biraz kalmıştı.:) "Çeşit olsun" dedim.


Mahlep kokusu, sayesinde tüm evi sardı...

                   Dün, geçenlerde gerçekleştiremediğim, Eminönü gezimi yaptım nihayet. Seviyorum oraları dolaşmayı. Gizemli ve tılsımlı mekanlar olduğunu düşünüyorum. O daracık sokaklarda, sadece sağa sola bakmak devrimi çoktan geçirdim. Şimdilerde başım yukarı doğru...Merakım; eski hikayesi olan hanlar...Onların avluları... İçindeki dükkanlar ve oraların insan mozaiği. Ne hikayeler var bilseniz... O hikayelere, tanıklık etmiş neredeyse antik değeri olan dükkan sahipleri. Belli ki onlar, şimdiki yöneticilerinin babaları, dedeleri:) Ataerkil yönetim halihazırda geçerli. Dedeler, babalar, kasaların başında:) Tahsilat onlara ait:)) Miçoları olan oğullar, torunlar ise satış elemanı gibi çalışıyorlar.:)) Ciddiyet iş başında yani:)) Tabii ki her mağazada aynı şeylere tanık olunmuyor. Bu bahsettiklerim, o civarın en eski iş yerleri. Onlarla ilgili çok güzel resimler çektim, bir gün onları resimleri ile birlikte aktaracağım sizlere. Gitmişken, mutfağımda eksilen bazı malzemelerimi de alıp geldim. Bir şeyde aklım kaldı arkadaşlar:))) Bazen benim tutalaklarım tutar:))) Bakarım...Bir daha bakarım, ölçerim, biçerim, fon oluştururum ve uygun bulursam kararımı veririm. Bu defa; tüm bu safhalardan geçip, almadan geri geldim:( Tek bir taneydi...Eğer o benim kısmetimse, beni bekleyecektir.:))  Totem yaptım kimse almasın diye...Onu da size bir örnekle tanıtacağım, aldığımda.
                  Çenem düştü galiba:)) Haydi tarife geçeyim.

Fındıklı kurabiye için gerekli malzemeler:

- 2 yumurta (Oda sıcaklığında)
- 1/2 Su bardağı Pudra şekeri
- 1 Çay bardağı sıvı yağ
- 125 gr tereyağ (Oda sıcaklığında)
- 1/2 Su bardağı mısır nişastası
- 1/2 Su bardağı toz fındık
- 1/2 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya
- 2 + 1/2 Su bardağı un

Yapılışı: 
* Tüm sıvı malzemeler, yumurta, sıvı yağ, tereyağ bir kap içinde karıştırılır.
* Nişasta, un, toz fındık, vanilya, kabartma tozu ve pudra şekeri karıştırılır ve elenerek havalandırılır.
* Kuru malzeme, bir kaç seferde, sıvı malzemeye eklenir. Hamur toparlanıp, iri fındık büyüklüğünde parçalar koparıp, avuç içinde yuvarlanarak şekillendirilir. Orta noktalarına uygun bir aparatla basılarak, reçel koymak için oyuklar oluşturulur. 160 Derece sıcak fırında pişirilir.

Mahlepli ve Susamlı Tuzlu kurabiye için gerekli malzemeler:

- 125 gr tereyağ
- 1/3 çay bardağı sıvı yağ
- 2 yemek kaşığı toz şeker
- 2 yemek kaşığı yoğurt
- 1 tatlı kaşığı mahlep
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 1/2 poşet kabartma tozu
- 2 +1/2 su bardağı un

Üzeri için:
- 1 yumurta sarısı ve 3 çorba kaşığı süt
- Susam

Yapılışı:

* Sıvı malzemeler, bir kapta karıştırılır ve mahlep, un , tuz karışımı ilave edilerek, yoğurulur. Kulak memesi kıvamında bir hamur olmalıdır. Hamur yarım saat dinlendirilip, dilediğinizce şekillendirilir.
* Yumurta sarısı, sütle çırpılarak üzerine sürülür ve susama batırılarak, fırın tepsisine dizilir.
* 175 derece sıcak fırında pişirilir.


Pazartesi, Ocak 12, 2015

Çilek reçelli ve Nutellalı Kurabiye...






               Yine kar, kış, kıyamet...:( Dün ipini koparmışcasına dolaştıktan sonra, yine ve yeniden pencereden bakma günü...Halbuki; aklımda gerçekleştirmek istediğim neler vardı neler... Kendimi alıp, Eminönü'ne götürecektim. Gezdirip dolaştırıp geri getirecektim:))) Ama ne mümkün. Bir daha program yapmayacağım. Sabah bakacağım hava güzel, yağmur çamur yok, Bindiğin gibi motora al soluğu gitmek istediğin noktada... Böyle hayalini kurup, programı yapıp evde kalmak pek hoş olmuyor.
               Peki ben ne yapayım şimdi:))) Hiç aklınıza gelmeyen bir şey deneyip mutfağa mı gitsem? :))) Tabii ki evdeysem, ikinci adresimde vakit geçirmeliyim.
                Yüksek sesle söylemeye utanıyorum ama, bizim evde reçellerin taneleri yenip, suları kalıyor her nedense. Ah! ben yiyebilecek olsam ne suyu kalacak ne tanesi ama talihsizlik yapacak bir şey yok:))... Özellikle de benim kuzu yapmakta bu işi. Çilekler bitiyor ve reçelin suyuna gelince. "doydum" diyor. Atacak halimiz de yok, bugün kalan kavanozlardan birine iki üç çay kaşığı, mısır nişastası ilave ederek yoğunlaştırdım ve kurabiyelerin arasına sürüverdim.
                 Anlayacağınız bu günün imalatları, biraz da, bazı malzemeleri değerlendirmek üzere yola çıkılan bir imalat. Bir kısmına da bitmekte olan Nutella kavanozu destek verdi:) Böylelikle hem ortada avare dolaşan iki kavanoz kalktı, hem de okuldan gelecek kuzuya, sürpriz yapıldı.

Gelelim tarife. Neler mi gerekli?

- 2 Yumurta (Oda sıcaklığında)
- 3/4 Su bardağı Pudra şekeri
- 1 Çay bardağı Sıvı yağ
- 125 gr. Becel (tereyağ lezzetinde)
- 1 Su bardağı Mısır Nişastası
- 2 + 1/2 Su bardağı Un (Sinangil böreklik un)
- 1/2 paket kabartma tozu
- 1 Paket vanilya
- 1/2 tatlı kaşığı tarçın (Olmazsa olmazımız:)))
- Tanesi yenmiş suyu kalmış reçel kavanozu:)
- Bitmeye aday Nutella kavanozu:)

Yapılışı:

* Yumurta, pudra şekeri, sıvı yağ ve Becel'i bir kapta iyice karıştırılır.
* Kuru malzemeler, Un, kabartma tozu, nişasta, vanilya ve tarçın elenerek, sıvı malzemeye karıştırılır ve yoğurulur.
* Çok yumuşak olarak oluşan hamuru, tırtıl kurabiye ucu takılan, sıkma torbasına koyulur.
* Yağlı kağıt serilmiş fırın  tepsilerine 5'er cm boyunda sıkılır.
* 150 derece önceden ısıtılmış fırında, beyaz kalacak şekilde pişirilir.
* Kurabiyeler soğuduğunda, arasına marmelat, erimiş çikolata, nutella vs. sürülerek kapatılır ve kenarları, Hindistan cevizine, ya da Antep fıstığı tozuna batırılır.

AFİYET OLSUN:)

Cumartesi, Ocak 10, 2015

Nar Şerbeti Etkinliği.





                     Sevgili arkadaşım Pembe Kekik'ten, Lezzet Beşlisi için oluşturdukları, "Nar Şerbeti Etkinliği" için bir davet aldım.:) Bloğumu açtım açalı, bugüne değin hiç bir etkinliğe katılmamıştım. Mevsimlerden kış, ve söz konusu olan şerbet olunca,:)) Bende akan sular durdu. Beni takip eden arkadaşlarım bilir. Diyabet konusunda aile mirasını taşıyan biriyim.:( Ama her diyabetlinin olduğu gibi benim de şekere karşı aşırı bir zaafım var.:) Ancak; yemeden, yapmayı çoktan öğrendim.:( Azıcık ucundan diyerek.vaziyeti idare etmeye devam ediyorum. Esasında başarılıyım diyebilirim, insülin ve ilaç kullanmadan sadece diyetle durumu idare ediyorum. Arada bir üç aylık şeker düzeyim yükseliyor, hemen diyet sıkılaşıyor ve düzey düşürülüyor:))) İşte böyle hayat devam edip, gidiyor. 
                    Şimdi bu güzel şerbetin oluşumuna geçelim. Bilirsiniz Osmanlı Mutfağı şerbet konusunda muhteşem reçetelere sahip bir mutfakmış. Ben de, sadece merakım nedeniyle, fazla okuyup, denemeler yapan bir mutfak gönüllüsüyüm.:) Osmanlı mutfağındaki çeşnici başları kadar olmasam da, kendi küçük mutfağımda, bu sıfatla anılabilirim.:) Ancak, bu tarif benim denemelerim sonunda ortaya çıkan bir tarif:))  Hibiskus ( Nar çiçeği ve daha bir çok ismi var)şerbeti ve Nar şerbeti bilinen şerbetlerden, ama ikisini birleştirince başka bir güzel oluyor sevgili dostlar.:))
                    Gelelim tarife... 

Gerekli Malzemeler:

- 75 gr Kuru Hibiskus (Nar çiçeği, Gülhatmi, Amber çiçeği)
- 1.250 gr Nar (4 adet büyük)
- 7 su bardağı su
- 4 çubuk tarçın
- 10 adet karanfil

 Şerbeti için gerekli Malzemeler:

- 5 Su bardağı şeker 
- 2 Su bardağı Su
- 1/2 Limon suyu

Yapılışı;

* Kuru nar çiçekleri sudan geçirip yıkanır.
* Tencereye yıkanmış çiçekler, çubuk tarçın, karanfil taneleri ve su konularak kaynatılır.
* Narların suyu sıkılarak kaynayan karışımın içine dökülür ve bir taşım daha kaynatılarak altı kapatılarak soğuması için kenara alınır. (Nar suyu ile çok kaynatılmamalıdır.)
* Şerbeti için gerekli malzemeler de ayrı bir tencere de kaynatılır, üzerinde biriken köpükleri ara ara alınmalıdır.
* Şerbet yarım limon suyu ile kestirilerek, soğuması için bekletilir.
* Soğuyan nar sulu karışım ince bir tülbentten süzülerek, bir kaba alınır ve üzerine soğutulmuş şerbet eklenerek, şişelere doldurulur.

Not; Rengin bozlaşmaması ve duru bir görünüm için her iki karışımın da soğutulması gerekir.

Yanına ne isterseniz sevgili dostlar:))) Ben de anneanne kurabiyesi vardı:) AFİYET OLSUN.

Çarşamba, Ocak 07, 2015

Bir Taşla Birkaç Kuş:))) Siyah Ve Yeşil Zeytinli Açma

                    Hava kar yağışlı ve soğuk, ev ise çok şükür sıcacık, dışarıda aklımın kaldığı dostlarım var...Az düşünmek  için, yapılacak en iyi şey...Mutfakta mevzi almak. Dolapta ne var ne yok kontrolünden sonra, sıcak bir kahvenin yanına, yarenlik edecek bir şeyler yapmak iyi bir fikir gibi geldi...


Hamuru tut ve mayala bakalım Nilgün... O arada giy gocuğunu ve postalları şu balkona ayırdığın, artanları, dört ayaklı dostlara bırakıver...
                             

Açmaların bir kısmına, siyah zeytin ezmesi, birazına da yeşil zeytin ezmesi koyuver...



Maya ile aram oldukça iyi, yüzümü hiç kızartmadı...:)


Hamur biraz fazla olunca, açmaların yanında promosyonu bile oluştu:))) Bereketli hamur anlayacağınız.


Pişenler tepsi tepsi çıkmaya başladı. Bunlar siyah zeytinliler...


Bunlar da yeşil zeytinli olanlar...:))


Kahveyi yaptığıma bakmayın diyetten vazgeçmiş değilim, sadece bir lokma:((((( Üzgünüm hem de çok keşke o bir lokmayı da yemeseydim. Belki aklım bunca kalmayacaktı...


Bu da promosyonun gediği son nokta:)))) Arasına pastacı kreması ve muz doğra olsun bitsin...


                      Ey buğday; sen nelere kadirsin...Al unu eline, biraz da zamanın olsun, azıcık sevgi kat içine. Allah ne verdiyse bir kaçta meyve...Zeytin ezmen yoksa, ayıkla bir kase zeytin... at rondoya, içine birkaç tutam baharat... Zahter olur...Kırmızı biber olur...kekik olur... Olur da olur yani:))) Tek olmazı sevgi arkadaşlar... O hamur, mayalanana kadar, gittim geldim baktım. Hatta onu oturduğum yerden göz hapsine aldım.:) Ben baktıkça, ilgiye karşılıksız kalmadı...O da kabardıkça kabardı.:)) 
                        İşte size karlı bir İstanbul gününden; çayınıza, kahvenize  yarenlik edecek manzaralar. İsteyen yapsın, isteyen gelsin paylaşalım.:)) Sevgiler olsun hepinize.

Gerekli Malzemeler. 12 açma + 20 cm lik muzlu ve kremalı pasta:)))

- 1 Yumurta
- 1 paket yaş maya (Pak maya)
- 3/4 Su bardağı zeytinyağ (Riviera)
- 1 Su bardağı süt
- 1 çay bardağı ılık su
- 1 çay bardağı toz şeker
- 1 tatlı kaşığı tuz (silme)
- 5 + 1/2 Su bardağı Un ( Sinangil Böreklik Un)

Yapılışı:

* Su ve süt ılıtılır. Yaş maya ve şeker içine atılarak eritilir.10 dakika kadar bekletilir.
* Un ve tuz elenerek derince bir kaba alınır.
* Ortasına, mayalı karışım ve zeytinyağ eklenerek, yavaş yavaş undan alınarak, hamur tutulur. (çok yumuşak bir hamur olmalı) Unu kullandığınız markaya göre ayarlamalısınız.
* Sıvı yağ ile hafifçe yağlanmış bir kaba, hamur alınır ve üstü streçle kaplanarak, mayalanması için 1 saat bekletilir. (hamur 2 misli olana kadar)
* Mayalanan hamurdan, avuç içi kadar parçalar koparılarak, yuvarlanır ve üstlerine erimiş tereyağ ile zeytin ezmesi sürülerek, rulo yapılır.
* Rulolar her iki ucundan, ters yönde bükülerek, düğüm atılır ve uçları altta kalacak biçimde fırın tepsisine yerleştirilir.
* Üstlerine yumurta sarısı sürülerek, ayçekirdeği, susam ya da çörek otuyla süslenir.
* 170 derece sıcak fırında pişirilir. (Mayalı hamurlar çabuk piştiğinden sık kontrol edilmelidir.)

Promosyona gelince:)))

* Daha önceki pasta tariflerimde bulabileceğiniz, pastacı kreması arasına sürülüp, üzerine ince dilimlenmiş muz eklenerek ve son dokunuş olarak üstüne pudra şekeri serpilerek, misss gibi bir yalancı Alman pastasına sahip olabilirsiniz.:))

AFİYET OLSUN:))

Cuma, Ocak 02, 2015

Perde Pilavı...Bloğum 3 yaşına basıyor...:))

                                 Yeni yılın ilk günlerini çok seviyorum:) Hem yeni yıla girmiş oluyoruz, hem de bloğum yeni yaşına basmış oluyor. Kutlamalar birlikte oluyor desem yalan olmaz. Üstelik bu yıl Mevlit Kandili de aynı tarihe geldi. 


                       "Kesildiğinde nasıl oluyor ?" derseniz, Aynen aşağıdaki gibi...


                          Kuzumla ikimiz; her yazımda, neredeyse varız:))) Bize bu yıl da katlandığınız için teşekkürler sevgili dostlarım.

                  Eskiye dair anılarım, evimin öz hikayeleri , özlemlerim, hayallerim ve beklentilerim ile süslemeye çalıştığım tariflerimle bir yılı daha geride bıraktım.:) Tam iki yılı devirmişiz sevgili arkadaşlarım. Acısı, tatlısı, hüznü, eğlencesi ile dopdolu tam 730 gün.:) Öyle güzel dostluklar kuruldu ki anlatmakla bitmez. Görmeden sevdiğim, görüpte kardeş yerine koyduğum, canım sıkıldığında sıcacık yorumları ile ilaç gibi gelenler, kimler...kimler...kimler...
                 Hepinize çok teşekkür ediyorum. Hayatıma kattığınız renk için, emeklilik günlerimde beni canlı tutup, hala yaptıklarımın işe yaradığını hissettirdiğiniz için, kızımın gelinliğini dikerken beni motive ettiğiniz için, kısacası varlığınız bana güç veriyor. Yüzlerinizi görmemiş olsamda, Bir gün  yola çıkarsam, Türkiye'nin dört bir yanında...Çok iddialı ama:))) adını sayamayacağım kadar çok ülkede kapısını huzurla çalacağım dostlarım olduğu için çok mutluyum. Benim size olan etkilerimi bilemiyorum ancak; bugüne kadar hiç olumsuz bir eleştiri almadığıma göre...Sanıyorum seviliyorum:))) Ama... Ben de sizleri çok seviyorum. Hep baktığım yerde olun ne olur, yüzlerinizi göremesemde yazdığınız yazılar benim için çok önemli...Mevlit Kandiliniz kutlu olsun.Sevgiler kucak dolusu.

Hadi size perde pilavının tarifini vereyim.:)

Gerekli Malzemeler:

Pilav için gerekli olanlar:

- 2 Su bardağı pirinç
- 1/2 çay bardağı kuş üzümü
- 1/2 çay bardağı dolmalık fıstık
- 2 Büyük soğan (Küçük küpler halinde doğranmış)
- 2 orta boy havuç
- 3/4 çay bardağı sıvı yağ
- 500 gr haşlanmış ve didiklenmiş tavuk kalça ( bütün soğan, havuç,kereviz sapı ile haşlanmış)
- 3 Su bardağı sıcak su (1/2 su + 1/2 tavuk haşlama suyu)
- 1 Tatlı kaşığı yeni bahar
- 1/2 çay kaşığı tarçın
- 1/2 çay kaşığı karabiber
- Tuz ( Her evde farklı kullanıldığı için kendi ölçünüzü ayarlamalısınız)

Hamuru:

- 1 Yumurta
- 1 Çay bardağı yoğurt
- 1 Çay bardağı sıvı yağ
- 1 yemek kaşığı margarin
- Tuz
- Un (kulak memesi kıvamında) gerçekten ölçmeyi unuttum:))))

Yapılışı:

* Derin bir kaba, hamur için gerekli sıvı malzemeler koyulur ve azar azar un ilave edilerek kulak memesi kıvamında bir hamur tutulur.
* Hamur buzdolabı poşetine konularak, 1 saat kadar dinlendirilir. (Pilav pişene kadar)
* Küpler halinde doğranmış soğan kavrulur. Suda bekletilen kuş üzümü ve dolmalık fıstık ilave edilerek kavrulmaya devam edilir.
* Rendelenmiş havuç ilave edilerek biraz daha kavrulan karışıma, yıkanıp nişastasından arındırılmış pirinç ilave edilerek, pirinçler şeffaflaşana kadar kısık ateşte çevrilir. (Pirinçlere zarar vermeden karıştırılmalıdır.)
* Su ve tavuk suyu karışımından oluşan sıvı pirinçlerin üzerine verilir. Tuz ve baharatları ilave edilerek, pirinçler suyunu çekene kadar pişirilir. Üzeri örtülerek demlenmeye bırakılır.
* Buzdolabında dinlendirilen, hamur 0,5 cm kalınlığında açılır ve yağlanmış fırın kabına kenarlarından sarkacak biçimde yerleştirilir.
* Demlenen pilava, sebzelerle haşlanan ve didiklenen tavuk parçaları ilave edilerek karıştırılır.
* Karışım, hamurla kaplanan fırın kabına dökülür biraz bastırarak yerleştirilir.
* Kenarlardan sarkan hamurlar pilavın üzerine kapatılır ve sıcak fırına atılır.
* Hamur pembeleştiğinde, fırından alınır, servis kabına ters çevrilir ve üzerine, tereyağında çevrilmiş bademler dökülür. Gerisi size kalmış:)))


AFİYET OLSUN::)