Cuma, Mayıs 30, 2014

Çikolata mı? O da ne??? Bu nasıl bir lezzet?:))) Valrhona...Seninle tanışmak mükemmeldi...:))










               Çikolata denildiğinde, çoğumuzda akan sular durur bilirsiniz. Kendimizi bilir bilmez başlar bu sevda.:) Kendi adıma, dedemin bayramlarda verdiği altın şeklindeki çikolatalarla başladı maceram. Mis gibi lavanta kokan bayram mendillerimizin katları arasına yerleştirilmiş beşi bir yerde görüntüsünde çikolatalar ve bayram yerinde tepe tepe harcayacağımız bayram harçlıklarımız unutulur mu?:))  Sonra mı? Şemsiye çikolatalarla devam etti...Ya daha sonra? Mükafat olarak verilen ve paketinden taneler halinde çıkan ambalajlı çikolatalar...Sonra malum okul yılları...Hani şu defterlerimizin sayfa başlarına çiçek, böcek çizdiğimiz içini rengarenk boyadığımız yıllar... Çikolatanın yaldızlarını tırnağımızla parlattığımız ve itina ile kitaplarımızın arasına yerleştirdiğimiz o güzel yıllar... Hem kitaplarımız mis gibi kokardı, hem de bu güzel lezzetten ayrı kaldığımız süreleri hiç olmazsa kokusunu alarak geçirdiğimiz zamanlar oluştururdu her birimize...Okuyanlar arasında, " Ben de... Ben de yaptım" diyenleri duyuyor gibiyim. Hayatlarımız, geriye dönüşlerimizde, bu güzel yiyecek gibi anılarımızla süslesin diliyorum.:))
               Şimdi nereden nereye geldin diyeceksiniz.:))) Esasında gönlüm bu güzel yiyecekten hiç vazgeçmedi:) Ama diyabet konusundaki genetik mirasım nedeniyle, eskisi gibi doyasıya yiyememek acıtmıyor da değil hani:) Olsun varsın. Hakkımıza razı olacağız, ucundan kıyısından bile tadıyor olmak bence büyük ayrıcalık:) Hala ağzıma bir parça attığımda " Hımmmm:)))" diye iç geçirebiliyorsam, yaşıyorum ve sağlıklıyım diyebiliyorum.
                 Valhrona bu güzel yiyeceğin, olağan üstü markalarından biri.:) O, bir Fransız...Dünyada çikolata sektöründe profesyonellerin çikolatası olarak anılmakta... En önemli özelliği ise; imalatta kullandığı kakao çekirdeklerini, Venezuella'da ki kendi çiftliklerinden elde ediyor olması. Bu nedenle, kalite ve lezzet konusunda standart oluşturmuş olmaları, ayrıcalıklı olmalarını da sağlıyor. Bu müthiş marka ve lezzet ile; Türkiye'deki mümessilleri, Pastarom  aracılığı ile tanıştım. Tabi bu güzel tanışmaya vesile olan çok marifetli, iyi bir anne ve eş olan, yanısıra iş kadını vasfının ağırlığını da sonsuz güzel taşıyan şık ve özel arkadaşım Jülide Yağcıoğlu Demirbacak'a ve  Ürün tanıtım ve Eğitim sorumlusu Ali Bey'e teşekkür ve şükranlarımı iletmek isterim.:)
                    Bu güzel çikolata ve kakao çekirdekleri ile hazırlayacağım pastalarımla, blogda buluşmak üzere:))) Biraz gelinlik...Biraz pasta...:)) O benim işte... Sevgiyle kalın.

Pazar, Mayıs 25, 2014

Miraç Kandiliniz Kutlu Olsun.


Ülkem için; barış ve huzur... Tüm sevdiklerim için, sağlık, mutluluk, huzur dileklerimin kabul olması ümidiyle...


Çarşamba, Mayıs 14, 2014

Adı, Kemal Yıldız...Yaşı...15...Daha kim bilir kaç tanesini duyacağız??:(( Kaç canımız gitti...Dilleri elvermiyor, dillendirmeye:(


             Yazık! Çok yazık...Hayatının baharında, umutları...hayalleri...geleceğe dair projeleri...Yok oldu gitti:( Ne uğruna? Kayıt dışı işçi olarak, alabileceği en düşüğünden yevmiyeyi evine getirebilmek için...:( Paranın içinde, boğulasıcalara ithaf olunur.

Soma'da yaşanan felaket çocuk işçilerin ağır işlerde çalıştırılmasını da gündeme getirdi. Resmi Gazete'de geçen Ekim ayında yayınlan karar ile "çocuk ve genç" işçilerin çalıştırılma usul ve esasları hakkında yönetmelikte değişiklik yapıldı. Yönetmelikteki yeni düzenlemeyle, "Mesleki Eğitim Kanunu kapsamında mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarından mezun olan meslek sahibi 16 yaşını doldurmuş genç işçiler; sağlığı, güvenliği ve ahlakının tam olarak güvenceye alınması şartıyla bu Yönetmeliğin eklerinde belirtilen sınırlamalara bağlı kalmaksızın ihtisas ve mesleklerine uygun işlerde çalıştırılabilirler" denildi.

DHA'nın sorularını yanıtlayan DİSK Araştırma Dairesi Başkanı Dr. Ferit Serkan Öngel, yapılan yönetmelik değişiklikleri ile çalıştırılma yaşlarının mümkün olduğu kadar gevşetilmeye çalışıldığını belirterek, "Çocukların iş hayatına geçişini kolaylaştıracak düzenlemeler geldi. Bu ucuz istihdam startejisinin temeli ve yaygın bir şekilde bu tür düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Bu bir strateji aslında. Taşeronlaşmanın yaygınlaşmasını sağlayacak düzenlemeler, çocuk işçilerin katılımındaki sınırlamaları kaldıracak düzenlemeler yapılıyor. 2011 yılında yeni bir düzenleme ile çıraklık ücretleri düşürüldü. Mesleki eğitimle mesleki hayata ucuz iş gücü olarak çalıştırma yönelimleri oldu. Türkiye'de bir kara düzen yürüyor. İş kanunun ile uygulanmadığı bir düzenden geçiyoruz. Taşeronlaşmada iş kanununda ki uygulamalardan kaçmak için yaygınlaşıyor" dedi.
"İŞ DENETİMİ TİCARİ BİR BOYUTA GELDİ"
Çocukların ucuz iş gücü olarak iş hayatına dahil edilmesinin politik bir yönelim olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Öngel,  "İş güvenliği yasaları genişletiliyor ama uygulanmadığı görüyoruz. Çocukların madene indirilmemesi gerekiyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine dair yasa çıktı ama bunun işlemediğini görüyoruz. Denetim olanakları arttı ama dışarıdan bağımsız olanaklar kalktı. İş denetimi ticari bir boyuta geldi. Sistem çok ciddi açıklar vermeye başladı. Bu olayla da sendikalara çok ciddi ihtiyaç olduğu ortaya çıkmış oluyor" diye konuştu.
"ÇOCUĞUN ÇALIŞTIRILMASI BAŞKA BİR VAHŞETTİR"DHA'nın sorularını yanıtlayan İTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Gürcanlı da, yönetmeliklerin sürekli değiştirildiği ve takip etmenin zor olduğunu belirterek, "18 yaşından küçük çocuğun madende çalıştırılması başka bir vahşettir" dedi ve şöyle konuştu:
"Rakamın tespit edilememesi mümkün değil. Bu koca bir yalan. Vardiya değişimi olsa bile bu basılan kartlardan tespit edilebilir. Tespit edilmemesi, 'kaçak işçiler mi var' sorusunu akıllara getiriyor. 15-16 yaşında bir gencin çalıştırılması, illa o işi yapılması gerekmez. Geziler düzenlenir, modüller uygulanır. Teknik geziler kapsamında, mühendislik öğrencileri, meslek lisesi öğrencileri staj yapar. Temel olarak madende yapılan işleri yapmazlar. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan Devlet Denetleme Kurulu raporu var. Bu rapor yaşanacakları bizzat anlatıyor. Rödovans sistemin taşeronlaşma ve benzeri işlerin bir madenin bütünlüğü bozduğunu ortaya koyuyor. Bir madenin işletilmesini başka bir şirkete verirseniz o başka taşoronlara dağıtır. Böyle bir çalışma olmaz. Çünkü bir maden bütünlük içinde çalışıyor. Bütünsel olarak bakmak gerekir. Maden işi çok basit ve zor bir iştir. Merkezi olarak yapılması gereken bir planlama işidir. Bu planlamayı yapamadığınız ya da geri plana ayırdığınız zaman felaket olur."
AĞIR VE TEHLİKELİ İŞLERDE ÇALIŞITIRILMA YAŞI DÜŞÜRÜLDÜ
Gürcanlı, Eğitim sisteminde yapılan 4+4+4 düzenlemesinin ardından, "Çocuk ve Gençlerin Çalışma Usulleri Yönetmeliği de değiştirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ağır ve tehlikeli işlerde çalışma yaşını 16’ya indirdiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"16 yaşından gün almış çocukların artık ağır işlerde çalıştırılması yasal hale getirildi. Yasaya göre 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını bitirmemiş işçiler genç işçi sayılırken, 14 yaşını tamamlamış ancak 15 yaşını bitirmemiş işçiler çocuk işçi olarak tanımlanıyor. Yeni düzenlemede yönetmelikte bulunan 'çocuk ve genç işçilerin çalıştırılamayacakları işler' başlıklı liste ise kaldırıldı. Böylelikle çocuk ve genç işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan en önemli madde kaldırılmış oldu. Bunun yerine listeye '16 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını bitirmemiş genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler' listesi eklendi. Bu listede kiremit, tuğla ve ateş tuğlası işleri ile parafin ve plastik imalatı, selüloz üretimi ve benzeri işler var. Bu düzenleme ile 16 yaşına girmiş, daha lise 2. sınıfa gitmesi gereken işçi çocuklarına fabrikaların yolunu gösteriyor. Üstelik tüm bunları küçük yaştan itibaren ağır ve tehlikeli işlerde çalıştıracağı, yaşamını karartacağı işçi çocuklarını çok düşünüyormuş pozları keserek yapıyor. Yaş kayıtlarına bağlı olarak müsaade edilen işlerden olsa dahi güvenlik açısından riskli, sağlığa zararlı ve meslek hastalığına yol açacak işlerde 18 yaşından küçükler çalıştırılmamalı' diyor."

Cumartesi, Mayıs 10, 2014

Gelinliğe İlk Makası Vurdum.:) Vira Bismillah...

     Kayısılı Tartımız...          

    Erikli Strudel...


    İzmir Tulumlu Kurabiyeler...:)


  Kıymalı Böreklerimiz...:)


   Babam, annem ve can kardeşim de resimleri ile bugüne katıldılar...:(


 Arkada gördüğünüz model, bizim Şükufe:))) 2. defa görev mahallinde..."Bu işte beraberiz" dedik ve el sıkıştık:) Gördüğünüz gibi masa başına onu aldık...:)))


 Hayatınız; bu bademler ve şekerler kadar tatlı, pirinç kadar bereketli, un kadar beyaz ve temiz olsun diliyorum...

Şükufe kıskanmasın diye önce ona doladık biraz.:)))



                   Hayatının en güzel günlerini sırala deseler... Çocuklarımı ve torunumu kucağıma aldığım günler derim.:) Dilerim Tanrıdan, onlar da bu mutluluğu doyasıya yaşasınlar. Güzeldi; küçücük kuzuları kucaklamak, onlarla vakit geçirmek, onlara bir şeyler öğretmek... Okulları, aşkları, sevdaları, tutkuları, kızgınlıkları, gücenmeleri, dargınlıkları...Neler yaşadık neler... Hayat; hiç birimiz için kolay değildi. Seçimi ben yapmıştım ama onlar da nasiplerini ister istemez almışlardı... Kolay olmayan yaşamı, keyifli hale getirmek bize düştü... Üçümüz birbirimize öylesine sarıldık ki, hala aynı koruma kollama görevini itina ile sürdürüyoruz.:)) Çok güleceksiniz ama, artık onlar beni koruyorlar desem yalan olmaz.:))
                   Derken...O kuzular büyüdü...birini evlendirdim... onların da kuzuları oldu. Biliyorsunuz, benim en büyük aşkım, Cemroşum. Ve... Ailemiz büyümeye devam etti. Damatlarım, oğullarım oldu. Onların anne ve babaları da, kardeşlerim...Hayat aldıklarını, tek tek geriye verdi sanki... Sofralarımız yine kalabalıklaştı, yüzlerimiz yeniden gülmeye başladı...Bugün o sofralardan birindeydik...Tek yürek olup, küçüğüm için bir başlangıcı paylaştık.
                   Tanrım, ikinci defa çıktığım yolda yüzümü kara çıkarma ne olur... Alnımın akı ile şu gelinliğin üstesinden de gelmeyi nasip et bana...Yavrularıma, oğullarıma, torunuma ve tüm sevdiklerime öylesine güzel günler göster ki, onlara bakıp sevineyim... Bu senin bir kulunun dileği...:)))
                   Vira Bismillah... Anacığım ne derdin...Hatırladım...Biliyorum. " Elim kuş olsun, popom taş olsun. Bir saatlik iş olsun." Anneeeee nasıl bitireyim bir saatte? Ağustos 2 ye kadar zamanım var.:)))))