Salı, Temmuz 28, 2015

Nerelerde miyim? :))) "Dokuz çocukla mağaraya kapandım" desem, yeri var...:))


Önden resimleri yüklemeliyim, sonra da hikayesine geçeceğim.:))

Çok mutlu olun çocuklar... Bu hikaye nasıl başladı... Nasıl bitti...












                        Benim büyük kızımda dahil olmak üzere İstanbul Üniversitesinden mezun oldular, hepsi hayat yolunda, olgunlaşacakları birer işe girdiler... Ama hayat, lise, üniversite yıllarındaki kadar, sorunsuz ve pembe beyaz değildi:)) Kafayı dinlendirmek, günlük sorunlardan biraz olsun kurtulmak için, sevdikleri bir şeye de vakit ayırmanın iyi olacağını düşündüler...:) Hem çalışıp, hem de bir hobiye vakit ayırmak zordu ama keyif vereceği de kaçınılmaz bir fikirdi... Kendi adıma, kızım ve arkadaşları için sevinmedim desem yalan olur. Gerçekten, zorlu bir iş yaşamı var kızçemin. Sanıyorum bu dünyada uğraşılması ve anlaşılması en zor olan konu, "İnsanoğlu" ve benim kızımın konusu da tam olarak bu... Ne yapalım, insan faktörü dünya var oldukça, hep olacak ve asla uğraşılması kolaylaşmayacak aksine zorluk derecesi artacak.:)) Gerçeklerden kaçamıyoruz. 
                      Gelelim, hikayenin gerisine, küçük küçük yaka iğneleri,kolyeler, telefon kapları ile başladı Crossthing'in  hikayesi... Derken, bir iş arkadaşının evlilik hikayesine çözüm ortağı olmaya kadar geldi dayandı :))) Evet!! Başlayış, o başlayış... Her biri, kafayı kaldırmadan... ezberlenmiş örnekle yapımı, üç saat süren ve 300 tane yapılması gereken bir siparişin içinde buluverdiler kendilerini.:))) İki kızçe hem iş, hem bu iş...Nasıl olacak bu iş? :))) 
                      Baktım olmuyor, "Tak Nilgün hanım gözlüğünü hadi bakalım" dedim, kendime. İmkansızı, imkanlı hale sokuverdik... İmece usulu desteklerini bizden esirgemeyenler de oldu tabii:)) Yardımın küçüğü, büyüğü olmaz emeği geçenlere teşekkürler. 
                      Son dört günüm, dikiş makinası ile ütü masası arasında mekik dokuyarak geçti ama çok şık şeyler ortaya çıktı. 
                       Çok mutlu olun çocuklar, yaşamınız o minicik güller kadar pembe, içindeki lavantaların kokusu kadar ferah, keselerin saflığı kadar beyaz olsun.:)) Aferim Crossthing! zorlu bir işten, başarıyla çıktın. 

Cuma, Temmuz 17, 2015

Mutlu Bayramlar güzel dostlarım:) Yakında buralarda olacağım İnşallah...





Bu güller ve dizeler hepinize....

Bayram

Can Yücel

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir
ilişkiyi bitirmek de öyle...

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini
bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara
düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede
üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle
okşayan anne bayramdır.

"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış
ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son
taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda
karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,
nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta
ölebilmek bayram..
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun..!