Cumartesi, Kasım 30, 2013

Kabak Tatlısı... Arkadaşlar, pozitif sinerji yaratmamız gerek...


 

                 
                    Kış  yüzünü gösterdi sonunda, iki gündür hava kapalı ve soğuk. Mevsim gereğini yapacak elbette. Ancak; karanlık hava da içimi  karartıyor...  Yaz sıcaklarını sevmiyorum, ancak; şu karanlık gökyüzüne de hiç tahammülüm yok:)) Sanıyorum, Tanrı hiç bir kulunu bu konuda memnun edememiş:) Neyse ki, sayılı günler çabuk geçer hepimiz biliriz. Ne yapalım hükmünü sürecek kış ayları ki... yazı görebilelim.  Halbuki son yazımda, güzel bir havadan istifade edip, Mısır Çarşısı, Mercan, Tahtakale dolaylarını nasıl alt üst ettiğimi ve yolumu Bedesten'e düşürmeye karar verdiğimden bahsetmiştim:))) İşte... kış ayları geldiğinde, İstanbul'da bir hafta, on gün önceden program yapmanın ne kadar uygun olabileceği konusunda bir defa daha yanıldığımı anlamış oldum.:) Yağmur, çamur, şimşek, fırtına derken, uzatmayalım:))) Sadece pencereden bakabildim. Olsun, ben o güzel havayı yakalayacağım ve sizlere söz verdiğim gibi İstanbul'un başka başka yüzlerini göstermeye çalışacağım. Başarının sırrı inanmaktır biliriz.:) Madem inanmak dedik; O halde hepinizden, bu yazıyı okuyan her arkadaşımdan bir ricam var. Önümüzdeki pazartesi günü itibariyle tedavisine başlanacak çok tatlı bir arkadaşım için pozitif inançlarımızı birleştirelim ve ona gönderelim:)) Şimdiden teşekkürler hepinize... Kabak tadı vermeden, bir tatlı tarifi ile bu yazıyı da tatlıya bağlayalım....:) Sevgiler

 Gerekli Malzemeler:

- 2 kg ayıklanmış tatlı kabağı
- 1 kg Toz şeker
- 2 Çubuk tarçın
- 5-6 adet karanfil

Yapılışı:

* Tatlı kabakları bir sıra halinde tencereye yerleştirilir, üzerine toz şeker döşenir ve kabaklar bitene kadar aynı işlem tekrarlanır.
* Şeker yatırılmış kabaklar, mümkünse bir gece (serin bir ortamda) bekletilir.
* Çubuk tarçın ve karanfiller içine ilave edilerek, hiç su ilavesi yapılmadan, kendi saldığı suda pişirilir.
* Ilındıktan sonra servis tabağına alınarak, ceviz  ile süslenebilir. Tahin, kaymak ve Hindistan cevizi de süslemede kullanılabilir.

Not: Kestane kabağı bu iş için biçilmiş kaftan, şu sıralar pazarlarda bir değişik kabak daha görüyorum kabuk renkleri turuncu olan:)) Tarif, o cins için uygun değildir.  Ayrıca kestane kabaklarında, ayıklandığı zaman kabuğa yakın olan bölümlerinde görülen yeşilimsi bölüm asla kesilip atılmamalıdır. Esas lezzetli olan bölümün burası olduğunu iddia ediyorum:)) Tekrar sevgiler ve afiyet olsun.



Perşembe, Kasım 21, 2013

Bugün kendimi gezdirdim...:)) Yine, yeni, yeniden Eminönü...Mercan...Kapalı Çarşı

     Hava güneşli, kuzu babaannede olursa, "Nilgün kaçar" dedim ve düştüm yollara...

                                                                                                                                                                        İlk durak Kapalı Çarşı daha doğrusu Mısır Çarşısı... Malatya Pazarı yine tüm ihtişamı ile güne hazır...


       Mısır Çarşısının en eski dükkanlarından biri, hatta; babadan, oğula 2. nesil orada...

                                                                                                                                                                          Yaz aylarında, hava sıcak, iş de az ise, esnafın eğlence kaynağı... Kapının önüne at iki tabure, bir de tavla vakit geçsin.:) Bu arada sedef kakmalı olanlara vurgunum. Şu anda, evde anneden kalma tavlam olduğu için, sedef kakmalı alıp, onu öksüz bırakmaya gönlüm el vermiyor.


     Artık sadece et ve tavuk dönerimiz yok. Böyle meyveli ve bol kuruyemişli müthiş lezzetli dönerlerimiz  katıldı sofralarımıza...:) Döner bıçağınla kesiyorlar, bu güzellikleri...

                   

      Bu kadar kapalı mekan beni gerer:)) Attım kendimi dışarı. Kuruluklar dizim dizim almadan gelinmez. Daha sonraki tarihlerde, içi doldurulup blogdaki yerini almak üzere, satın alınıp, çantamın içine tıkıldı.:)


    Aşureyi yaptım ama bu tezgahlardan uzak durmak biraz zor. Şu sarı üzümler benim ve kuzumun favorisi:) Şeker, çukulata yerine gayet güzel oluyor.:) "Koy oğlum kesekağıdına 250 gr."..:))


     Şerbetli tatlılarla dolu bir vitrin... Turistlerin ilk durağı:)) Hemen tane ile satın alıp, mideye yollayıveriyorlar.:) Onları seyretmek, yemek kadar eğlenceli oluyor:)) Ah! bana sorsalar "az ilerde, başka bir vitrin var...Karnınızı çok doyurmayın" diyeceğim ama:))))


     Eminönü'nde dolaşıp, Namlı daki zeytinleri görmemek mümkün mü? Ve tabii ki turşuları... Dükkanın içine girince hemen oracıkta seçimlerinize göre hazırlanan sıcak sandviçleri:)))) "Ah" diyorum.:)) Bir sonraki gidişim için, yeni sandviç içeriğimi hazırladım bile...:))


        Bu da turşu bölümü... Hatay'ın bir soslu turşusu var ki... Ne siz sorun , ne ben anlatayım.:)))


         Evettttt:)) Geldik Acemoğlu'na. Benim meşhur tatlıcım. İşte turistlere tarif etmek istediğim vitrin bu:))) Olsun, her yerin müşterisi kendine... Varan 1.


      Söylemiştim:)))) Varan 2.


     Varan 3:))) Daha fazla üzmeyeceğim sizi:))


     Bunca yemekten sonra biraz ara verip, sepetçiler çarşısına doğru seğirttim:)) Bayılıyorum bu dükkanlara. Fırın kürekleri, tahta kaşıklar,oklavalar, yer sofraları, hamaklar... Burası da başka bir dünya...



     Döküm malzemeler mutfaklarda yerlerini almaya başladı ama, toprak tencereler, testiler hala benim gözbebeklerim:)) Bu arada dolma pişirirken kullanılmak üzere ağırlık kapağımı da aldım:)) Artık tabak koymayacağım.
   
     Bu sepetçiyi de çok severim, sahibinin oğlu askere giderken tanışmıştım, kuzumun bebek sepetini onlardan alacaktım ama kuzu bize iş çıkarıp 21 gün önce arz-ı endam edince, ne yazık ki; bu yakada bir mağazadan almak zorunda kalmıştık:))


     Carving çalışmaları için bıçak ararken, inceleme imkanı bulduğum ve çeşitleri ile fiyatları konusunda ağzımın açık kaldığı meşhur bıçakçılardan biri...Sürmene'den, Tosya'ya...Bursa'dan, Malatya'ya....Gül ağacından, Ceviz ağacına...Meraklısının mutlaka uğrayıp, en az bir saat ayırması gereken bir dükkan.


Hangimiz unutabiliriz; pirinç, tunç havanları ya da kahve değirmenlerini???? Anılar yine yakamda:)) Anlıyorsunuz beni değil mi?


     Burası da meşhur künefeci:) Günün her saatinde tıklım tıklım:) Hemen odun ateşinde yapılıp şerbeti veriliyor ve doğru masanıza:)) Tabi ki:  ben sadece seyrettim:))


Bu kadar tatlı ve yemeğin üzerine kahve mis gibi olur ama sadece bakır fincan zarflarının görüntüleri ile idare ediyoruz.:( Çünkü; Ben sigarayı bıraktığımdan beri neredeyse 2 ay bitecek ve kahve içemiyorum. Kahve keyfimi yitirdim:) Sanki sigara ile başka birşey içiyormuşum... :)) Düzelecek, düzelecek...Eski sadık dostumu sigara yüzünden terk edemem:))



     Bu arada Emelciğim, Santa Eminönü'ne de uğramış, çok güzel yeni yıl müzikleri çalıp söylüyor kendi kendine:))

        Evet! sevgili arkadaşlarım bugün kendimi ve kafamı gezdirirken, uzaklardaki ve İstanbul dışındaki bazı arkadaşlarım için de bu kareleri çektim. Umarım beğenirsiniz. Haftaya Bedesten ve halıcıları dolaşacağım:)) Bundan sonra böyle, hava iyi ise, haftada bir gün bir yerlere kaçacağım:)) Sevgiler hepinize.

Salı, Kasım 19, 2013

Paskalya Çöreği... Göbeğinde, yumurtası yoksa:) Çocukluğumun çöreği.






                       Moda'daki Nur Pastanesinden bahsetmiştim sizlere, milföy hamurları için nasıl sipariş verdiğimizi, Sütçü Bulgar dan, krem şanti almak için, iki gün önceden istediğimiz miktarı yazdırarak, sıraya girdiğimizi... Güzel günlerdi vesselam... Hiç bir şey elimizin altında değildi, istediklerimize hep bekleyerek ulaşıyorduk ama mutluyduk. Heyecanı başkaydı her şeyin. Paskalya çörekleri de benim için içindeki mahlep kokusu ile geçmişten kopup gelmiş dost gibidir. Sakız ya da mahlep katılmış, çöreklerin pişerken yaydığı rayihayı takip ederek dost evlerinin yollarını bulmak çok kolaydı. Çocukluk çağlarını yaşayan bizler için, kokuları bile takip etmeye gerek kalmaz, hakkımız kapının önünde bir tabakla biz daha istemeden sunulurdu.
Sanki; yaşamlar, dostluk, iyi niyet, yardımlaşma üzerine kurulmuştu.:( Peki ne oldu bizlere? Nasıl yitirdik bu insani duygularımızı? Hoş kırıntıları bile olsa sürdürmekten hoşlanan insanlarımız da yok değil. Anılarda kalanları yaşatmak adına bugün yine kuzum uyurken mutfağa girdim... Eskiyi andım... Çok şey hatırladım... Kah gözlerim doldu, kah gülümsedim... Kısaca geçmişi özledim ve paylaşmak istedim...

Gerekli Malzemeler:

- 3 Yumurta
- 1 paket kuru maya (Dr.Oetker)
- 125 gr Becel Tereyağ lezzeti
- 1/2 Su bardağı ılık süt
- 1 çorba kaşığı mahlep
- 4 Su bardağı Un
- 3/4 Su bardağı pudra şekeri
- 1/2 paket sakızlı vanilya

Yapılışı:

* Un, pudra şekeri, kuru maya, mahlep ve sakızlı vanilya geniş bir kaba elenerek havalandırılır.
* Oda sıcaklığındaki yağ, içine ilave edilerek, parmak uçları ile una yedirilir.
* Bir kapta çatalla hafifçe çırpılmış yumurta ve ılık süt unlu karışıma ilave edilerek yoğurulur.
* Hamur oldukça yumuşak ve ele bulaşan bir hamurdur. (mayalanma oluştuğunda kıvamı düzelecektir.)
* 1-2 kaşık un yardımı ile hamur toparlanarak, mayalanması için beklemeye alınır. (Üstünün kabuklanmaması için bir mutfak beziyle örtülmelidir.)
* 1 saat mayalanma sürecinden sonra, hamur önce 2 parçaya her parça da 3 eş parçaya ayırılmalıdır.
*  Her parça 25-30 santimlik rulolar haline getirilmeli ve başından tutturularak saç örgüsü yapılmalıdır.
* Tepsiye alınan çörekler, tepsi mayası oluşması için 45 dakika daha bekletilmelidir.
*  Üzerine yumurta sarısı sürülerek,175 derece sıcak fırında pişirilmelidir.

TÜM DOSTLARIMA AFİYET OLSUN:)

Pazar, Kasım 17, 2013

Ayva Tatlısı... Ayvayı yemek, hiç bu kadar keyifli olmamıştır.:))






                                Tam, 1 saat 45 dakika sonra gerçek rengine kavuştu...



               

                               Meyveli tatlıların dayanılmaz hafifliği... "Ayva bol olunca, kış sert geçer " der, büyüklerimiz. Böyle duyduk, kendimizi bildik bileli.:) Artık inansak mı? Gerçek bu mudur? yoksa işin içine karışan, kimyasalların, gübrelerin marifeti midir? Bilemiyorum. Tamamen iyi niyetimle söylüyorum. Çarşı, pazar ayva dolu... Sanıyorum bu kış bize pahalıya mal olacak.:) Yine de, kalbimin bir tarafı yanılmasını istiyor eskilerin... Zorlu bir kış, dar bütçeleri daha da zorlayacak, sokaklarımızda ki başıboş dostlarımıza daha zor hayat şartları oluşturacak. Velhasıl; ayva bol olsun ama hava şartları normal seyrinde sürsün gitsin. Ayrıca, ülkemin şu anda içinde bulunduğu durum nedeniyle, bozulan havasına bir de meteorolojik katkının olmaması en hayırlısı olur diye düşünüyorum...

Gerekli malzemeler:

- 4 Büyük Ayva
- 2 Su bardağı su
- 4 Su bardağı toz şeker
- 2 çubuk tarçın
- 7-8 adet karanfil
- Ayva çekirdekleri ve kabukları (Olmazsa, olmazlarımız)
- Üzeri için, 1 rulo kaymak

Yapılışı:

* Ayvaların kabukları soyulur ve içlerindeki çekirdekler biraz derince alınarak çıkartılır.
* Kabuklar ve çekirdekler yıkanarak bir kenara alınır.
* Ayıklanan ayvalar, yayvan bir tencereye dizilir, kabuk ve çekirdekleri aralarına yerleştirilir. Suyu, kabuk tarçın ve karanfil  ilave edilerek 10 dakika kadar  haşlanır.
* İlk haşlaması yapılan ayvalara şekeri ilave edilerek, altı kısılır ve çok hafif ateşte 1,5 -2 saat kadar pişirilir.
* Güzel rengini piştiği süre içinde yavaş yavaş alacaktır.
* Tatlı soğuduğunda üzerine kaymak ilavesi ile servisi yapılır.

AFİYET OLSUN...

Çarşamba, Kasım 13, 2013

Aşure... "Kızın olunca, cezvede olsun kaynatmak mutlak görevdir" derdi Annem...:))



                        Geldik Muharrem Ayının 10. gününe.:)) Aşure günümüz. Annemin her yıl aşure yaparken, öğütlediği ses tonu bile kulağımda. Aşure bereket için yapılır. Amacı; hem evinizin bereketi hem de dağıtıp tattırdığınız eş, dost,konu, komşu, akrabanın evlerine bereket dilemektir.  Ayrıca; "kızın olursa, cezvede olsun kaynatmak lazım" derdi anneciğim. "Niye"? diye sorduğumda, "çeyizinin bereketidir" diye cevap verirdi. Ben de yıllardır, bu görevimi yerine getiriyorum.:) Çeyizleri hakkıyla hazırladık çok şükür:) Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Bilirsiniz. Benim tarifim de bana özel. İçine mutlaka süt girer, portakal kabuğu, taze meyva,kestane, gül suyu olmazsa olmazıdır benim tarifin.:)) Herkesin evinde yaptığını ve özel tarifleri olduğunu biliyorum ama belki bunu da denemek isteyen olur diye yapılışını sizlerle de paylaşmak istedim. Aşureniz, eviniz, bereketli ola... Allah hepimizi senesine yetiştirsin... Sevgiyle kalın.

Gerekli Malzeme:

* 1/2 Kg Buğday
* 1 Çay Bardağı Pirinç (Büyük boy)
* 1 Su bardağı Kuru Fasulye
* 1 Su Bardağı Nohut
* 7 Su bardağı Toz şeker
* 200 gr Kuru kayısı
* 200 gr Kuru incir
* 200 gr Kuru Üzüm
* 250 gr Kestane (Haşlanmış ve soyulmuş)
* 2 Su bardağı Süt
* 1 Portakal Kabuğu (İnce doğranmış)
* 1 Mandalina kabuğu (İnce doğranmış)
* 1 çay bardağı Gül suyu
* 1 Elma  (ince doğranmış)
* Üzeri için; ceviz, fındık, badem, dolmafıstık, kuş üzümü, tarçın, hindistan cevizi, nar.... Evinizde kuruyemiş adına ne varsa...:)))

Yapılışı:

* Buğday, nohut ve fasulye bir gece önceden ayrı ayrı suya konulur ve sabah yıkanarak haşlanır.
* Buğday ve pirinç (9 litrelik, düdüklü tenceremde yapıyorum) 15 bardak su ilavesi ile 35 dakika pişirilir.
* Haşlanmış nohut, fasulye ilave edilerek açık olarak bir süre daha kaynatılır.
* Küçük küpler halinde doğranmış, kayısı ile kuru üzüm kaynayan karışıma ilave edilir.
* Portakal, mandalina kabuğu ve bir elma küçücük doğranarak eklenir.
* (Buğdayı sıkmaması için, ben şekerimi en son ilave ederim ve 5 dakika kaynatıp altını kapatırım.)
* Süt aşureye ilave edildikten sonra, kestane, incir, eklemesi yapılır.
* Gülsuyu altı kapatıldıktan sonra ilave ederek, tabaklara aktarmak üzere ilk sıcaklığının çıkması için 10-15 dakika beklenir.

** Üstü kaymak bağlayınca istediğiniz, kuru yemiş ve baharatlarla süslemesi yapılır.
Not: Kuru incirin kaynama esnasında dağılarak, aşurenin rengini bozmaması için en son ekleyip, karışımın sıcaklığı ile yumuşamasını sağlıyorum.

Cumartesi, Kasım 09, 2013

ÖLÜMSÜZ ATAMIZI SAYGIYLA ANIYORUZ...



                Ey büyük Atatürk!  Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe  durmadan yürüyeceğime and içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.

Salı, Kasım 05, 2013

Kıymalı Börek... Hem de Kıtır Kıtır...





                       Bazen; yemek yapmanın bile zor olduğu günler olur insanın yaşamında. Mutfağınızı ne kadar severseniz sevin, ayaklarınızın gitmediği olur, istediğiniz yere... O günlerden birindeyim... Dış işlerinden sorumlu vatandaşların eve geldiklerinde karınlarını doyuracak yemeğe de ihtiyaç var... "Bir şey yapmalı" diyerek, harekete geçtim ki, aklıma buzluğumda aslanlar gibi yatmakta olan böreklerim geldi.:) Yarısı daha önce soframıza eşlik etmişti. Diğer yarısı da bu akşam yemeğine çare olmalıydı.:) Oldu da... Taze fasulyemize refakat ederek, soframızı şenlendirdi. Bir de salata tamam işte.:)) Bugünlük bu kadar yeter. Yarına Allah Kerim...

Gerekli Malzemeler:

- 4 Adet Yufka
- 3/4 su bardağı Sızma Zeytinyağ
- 1 Su bardağı Un

İç malzeme:

- 1 Demet taze soğan
- 1 adet kuru soğan
- 250 gr Kıyma
- Bir Avuç ince kıyılmış maydonoz
- 1 Adet irice Havuç rendesi
- 1/2 çay bardağı sıvı yağ
- Tuz, karabiber, kimyon ve biraz toz şeker.

Yapılışı.

* Taze ve kuru soğanlar ince ince doğranarak, sıvı yağda pembeleştirilir.
* Kıyma ilave edilerek kavrulmaya devam edilir.
* İnce rendelenmiş havuçta ilave edilerek kavrulur ve suyu çektirilir.
* Baharatları ilave edilerek, ılınması için kenara alınır.
* Yufka tezgaha serilir, yarısına sızma zeytinyağ sürülür ve üzerine elekle un serpilir. Diğer yarısı üzerine kapatılır.
* Yarım ay şekline gelen yufkanın düz kısmına iç harcından bolca koyulur ve kenarlarından biraz içe kıvrılarak rulo yapılır.
* Rulo halindeki yufkalar, dört parmak uzunluğunda parçalara bölünür.
* Yufkalar bitene kadar aynı işlem uygulanır.
* Üzerine yumurta sarısı ve biraz yağ karışımı sürülerek, ay çekirdeği, susam, çörek otu serpilir ve 180 derece sıcak fırında pişirilir.

AFİYET OLSUN:)